Marksizm 2014 Konferansı hakkında ekşi sözlükte yazılan bir nota cevabım. Cevap verdiğim notu en aşağıya ekledim. Ekşi sözlük yazarı dostum mrknowitall da beni adıma yazıyı yayınlamıştı.
dsip üyesi alper ard, marksizm 2014'te yaşananlara dair hoş bir cevap yazmış;
“merhaba. adım alper. global village adlı kullanıcının yukarıda bahsettiği “ehe ehe” yapan dsip üyesiyim. benim de programım yoğun olduğu için global’in yorumunu daha önce göremedim ve şimdi cevap verebiliyorum.
doğrudur. dsip’in düzenlediği marksizm toplantılarında her sene toplantı katılımcılarıyla tanışmaya, onların tartışmalar hakkındaki izlenimlerini almaya çalışırız ve eğer tartışılan fikirlere ikna iseler dünyayı bu fikirler etrafında değiştirme mücadelemizde devrimci partimize katılmaya davet ederiz. evet büyük laflar bunlar, ama durum bu.
global de bu çerçevede konuştuğumuz katılımcılardan biri. benim hakkımda anlattığı anekdotu çok iyi hatırlıyorum. onun yazdığının aksine ben yaklaşık 2 dakikalık tanışıklığımızın, onun deyimiyle “inşa ettiğim sevimli ortamın”, her iki taraf için de gayet keyifli geçtiğini ve o da bana tüm güleçliğiyle “ehe ehe” yaparken kendisinin ilgi çekici ve samimi bir insan olduğunu düşünmüştüm.
meğersem durum bambaşkaymış. ben tüm “sevimliliğimle” tartışma açmaya ve karşımdaki insanın ikna olmadığı fikrin hangisi olduğunu anlamaya çalışırken, bizim global akşam eve gidince internet başında bize ne kinayeler döşeneceğini aklından geçiriyormuş meğer.
bak sen şu allah’ın işine!
şu ya da bu konuda politik aktivizm yapanlar bilirler, genelde durum bunun tersidir. insanları şu ya da bu politik kampanyaya, gruba, partiye davet ederken normalde hareketlerinde sahtelik şüphesi altında olan sizsinizdir. karşınızdaki insan daima sorar, acaba samimi misiniz? gerçekte neyi pazarlamaya çalışıyorsunuz? insanları hangi şahsi çıkar için “kafalamaya” çalışıyorsunuz? insanlar, çoğu zaman haklı olarak, davetinizi günlük hayatlarında bildikleri en yakın kategori içinde anlamlandırmaya çalışırlar. davetinden maddi bir menfaat elde etmeye çalışan bir pazarlamacı, bir sokak satıcısı, ısrarcı bir müşteri hizmetleri temsilcisi olarak görülürsünüz. bu durumda bir politik aktivist olarak yapmanız gereken şey karşınızdaki insanı samimi olduğunuza ikna etmektir. insanların güvenini kazanmak, ya da daha doğrusu güvenlerini hak etmektir.
kolay iş değil. saatlerinizi, günlerinizi, aylarınızı alabilir. kararlı olmanız ama bunaltıcı olmamanız gerekir. karşınızdaki insanın eleştirilerini dikkate alıp, gerekirse kendi fikirlerinizi yeniden gözden geçirmeniz gerekir. birçok kapıyı çalıp, çok az cevap almaya hazır olmanız gerekir. sıklıkla terslenmeye ve -bu durumda olduğu gibi- dalga geçilmeye hazır olmanız gerekir. ve daha bir sürü şey. bir aktivistler ağı örmenin bilinen daha kestirme bir yolu yok. inanın olsa onu yapardık. ama yok.
durum böyleyken, eleştirinin tam olarak ne olduğunu anlamış değilim. ismi devrimci sosyalist işçi partisi olan bir kurumun düzenlediği marksizm isimli konferansın katılımcılarını sosyalist partimize üye olmaya davet ettiğimiz için mi tacizkar olmakla eleştiriliyoruz? bu davetten utanmamız, davetimiz ifşa edildiği için bundan mahcubiyet duymamız mı bekleniyor? bunu bekleyen birisi sanırım ya ciddi bir anti-komünizmden muzdariptir ya da “devrimci dediğin öyle ehe ehe yapmaz, komiklik yapmaya çalışmaz, insanları sosyalizme davet etmez, dik durur insanların kendi ayağına gelmesini bekler” diye düşünmektedir. bu sekter tuhaf düşüncenin sahibi her kimse, burnundan kıl aldırmayan karizmatik ağır abi solculuğuna hayranlığını henüz yenememiş demektir.
neyse uzatmayayım. global gibi internet siniklerine hayatlarında başarılar. dsip’in fikirlerini merak edenlere ise kapımız her zaman açık. dsip savunduğu fikirlerin gücüne güveniyor, bazı klavye kabadayılarının aksine, yüz yüze diyalog şansı kendini gösterdiğinde buna sırtını çevirmiyor ve tartışmadan kaçmıyor.
hadi o zaman madem ifşa edildik bir kere, buradan da söyleyeyim:
hadi bugün dsip’in internet sitesini http://dsip.org.tr/ ’yi ziyaret edin, neler savunduğumuza bir bakın.
hatta buyrunuz email adresim: alperard@gmail.com
değiştirmemiz gereken bir dünya, bir araya gelmemiz için milyonlarca haklı neden var. bana dsip’e üye olmamak için üç neden verin. tartışalım. bakarsınız siz bizi ikna edersiniz…
alper ard"
“merhaba. adım alper. global village adlı kullanıcının yukarıda bahsettiği “ehe ehe” yapan dsip üyesiyim. benim de programım yoğun olduğu için global’in yorumunu daha önce göremedim ve şimdi cevap verebiliyorum.
doğrudur. dsip’in düzenlediği marksizm toplantılarında her sene toplantı katılımcılarıyla tanışmaya, onların tartışmalar hakkındaki izlenimlerini almaya çalışırız ve eğer tartışılan fikirlere ikna iseler dünyayı bu fikirler etrafında değiştirme mücadelemizde devrimci partimize katılmaya davet ederiz. evet büyük laflar bunlar, ama durum bu.
global de bu çerçevede konuştuğumuz katılımcılardan biri. benim hakkımda anlattığı anekdotu çok iyi hatırlıyorum. onun yazdığının aksine ben yaklaşık 2 dakikalık tanışıklığımızın, onun deyimiyle “inşa ettiğim sevimli ortamın”, her iki taraf için de gayet keyifli geçtiğini ve o da bana tüm güleçliğiyle “ehe ehe” yaparken kendisinin ilgi çekici ve samimi bir insan olduğunu düşünmüştüm.
meğersem durum bambaşkaymış. ben tüm “sevimliliğimle” tartışma açmaya ve karşımdaki insanın ikna olmadığı fikrin hangisi olduğunu anlamaya çalışırken, bizim global akşam eve gidince internet başında bize ne kinayeler döşeneceğini aklından geçiriyormuş meğer.
bak sen şu allah’ın işine!
şu ya da bu konuda politik aktivizm yapanlar bilirler, genelde durum bunun tersidir. insanları şu ya da bu politik kampanyaya, gruba, partiye davet ederken normalde hareketlerinde sahtelik şüphesi altında olan sizsinizdir. karşınızdaki insan daima sorar, acaba samimi misiniz? gerçekte neyi pazarlamaya çalışıyorsunuz? insanları hangi şahsi çıkar için “kafalamaya” çalışıyorsunuz? insanlar, çoğu zaman haklı olarak, davetinizi günlük hayatlarında bildikleri en yakın kategori içinde anlamlandırmaya çalışırlar. davetinden maddi bir menfaat elde etmeye çalışan bir pazarlamacı, bir sokak satıcısı, ısrarcı bir müşteri hizmetleri temsilcisi olarak görülürsünüz. bu durumda bir politik aktivist olarak yapmanız gereken şey karşınızdaki insanı samimi olduğunuza ikna etmektir. insanların güvenini kazanmak, ya da daha doğrusu güvenlerini hak etmektir.
kolay iş değil. saatlerinizi, günlerinizi, aylarınızı alabilir. kararlı olmanız ama bunaltıcı olmamanız gerekir. karşınızdaki insanın eleştirilerini dikkate alıp, gerekirse kendi fikirlerinizi yeniden gözden geçirmeniz gerekir. birçok kapıyı çalıp, çok az cevap almaya hazır olmanız gerekir. sıklıkla terslenmeye ve -bu durumda olduğu gibi- dalga geçilmeye hazır olmanız gerekir. ve daha bir sürü şey. bir aktivistler ağı örmenin bilinen daha kestirme bir yolu yok. inanın olsa onu yapardık. ama yok.
durum böyleyken, eleştirinin tam olarak ne olduğunu anlamış değilim. ismi devrimci sosyalist işçi partisi olan bir kurumun düzenlediği marksizm isimli konferansın katılımcılarını sosyalist partimize üye olmaya davet ettiğimiz için mi tacizkar olmakla eleştiriliyoruz? bu davetten utanmamız, davetimiz ifşa edildiği için bundan mahcubiyet duymamız mı bekleniyor? bunu bekleyen birisi sanırım ya ciddi bir anti-komünizmden muzdariptir ya da “devrimci dediğin öyle ehe ehe yapmaz, komiklik yapmaya çalışmaz, insanları sosyalizme davet etmez, dik durur insanların kendi ayağına gelmesini bekler” diye düşünmektedir. bu sekter tuhaf düşüncenin sahibi her kimse, burnundan kıl aldırmayan karizmatik ağır abi solculuğuna hayranlığını henüz yenememiş demektir.
neyse uzatmayayım. global gibi internet siniklerine hayatlarında başarılar. dsip’in fikirlerini merak edenlere ise kapımız her zaman açık. dsip savunduğu fikirlerin gücüne güveniyor, bazı klavye kabadayılarının aksine, yüz yüze diyalog şansı kendini gösterdiğinde buna sırtını çevirmiyor ve tartışmadan kaçmıyor.
hadi o zaman madem ifşa edildik bir kere, buradan da söyleyeyim:
hadi bugün dsip’in internet sitesini http://dsip.org.tr/ ’yi ziyaret edin, neler savunduğumuza bir bakın.
hatta buyrunuz email adresim: alperard@gmail.com
değiştirmemiz gereken bir dünya, bir araya gelmemiz için milyonlarca haklı neden var. bana dsip’e üye olmamak için üç neden verin. tartışalım. bakarsınız siz bizi ikna edersiniz…
alper ard"
Cevap verilen entry:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder