Geçen hafta “erkeklerin kadınlarla feminizm tartışması” başlıklı bir yazı yazıp, erkekler olarak
kadınlarla tartışırken kendi hatalarımdan yola çıkarak bir yapmanız gerekenler,
yapmamanız gerekenler listesi çıkarmaya çalışmıştım. (listenin çoğu yapmamanız
gerekenler!)
Kaldığım yerden
birkaç ek yapabilirim sanırım. Biz “iyi / aşmış” erkeklerin kadınlarla
tartışırken kullandığımız gurur ifadelerinden bahsediyordum. Misallerini
hatırlatmak gerekirse:
“beni tanıyorsun, cinsiyetçi olmadığımı
bilirsin…”
“beni nasıl
bununla itham edersin…”
“beni diğer
erkeklerle genelleme lütfen…”
“…evet ama üslubun
şöyle sert, seçtiğin kelimeler böyle incitici vs vs”
Uzatmadan konuya
gireyim.
Kadınlar üzerindeki
baskının toplumsal bir sorun olduğunu biliyoruz. Biz de toplumcuyuz, toplumsal
teorileri çok seviyoruz, o yüzden biliyoruz falan.
Biliyoruz da işte
bilip yine de kadınlar biz “iyi erkeklere” bireyselleştirilmiş
tepkiler versin istiyoruz.
Neden? Çünkü biz
istiyoruz da ondan. Kadınlar bizimle
konuşurken, bizim sorularımıza cevap verirken, tüm erkekleri düşünmesinler,
yalnızca bizi düşünsünler, bizim bireysel özelliklerimize odaklansınlar
istiyoruz. Bizi toplumsal
ayrıcalıklarımızdan bağımsız değerlendirsinler, toplumsal ayrıcalıklarımız
yokmuş gibi davransınlar, toplumsal rollerimiz yokmuş gibi davransınlar
istiyoruz.
Neden? Çünkü biz
iyi erkek olduğumuza karar verdik de ondan.
“İyi erkek”
olduğumuza, “o erkeklerden” olmadığımıza biz kendi kendimize karar verdik, ve
karşı taraftan da buna saygı duymasını bekliyoruz. Bizim bu beklentimiz bencil ve çocukça değil,
ama karşımızdaki kadınınki aşırı ve asabi, öyle mi?
Değil.
Bakın benim bu
gibi durumlarda kendime hatırlatmak için uydurduğum çok basit bir kuralım
var. Size de tavsiye ederim, perspektife
oturtmanıza yardımcı oluyor, alınganlık damarınız gereksiz yere kabarmamış
oluyor.
Kuralım şu: “Kendine
onuncu erkek olduğunu hatırlat!” (Onuncu
Erkek Kuralı). Yani kısaca şu: Karşımdaki kadının bana bireysel olmayan bir
tepki verdiği her durumda onun karşısına çıkan onuncu erkek olduğumu hatırlamam
gerekiyor. Bu pratik olarak şu anlama geliyor:
Karşınızdaki
kadın kendisiyle girdiğiniz entelektüel tartışmada size çok asabi gelen bir
üslupta mı cevap veriyor? Bilin ki
yalnızca sizinle tartışmıyor, o konuda karşısına çıkıp aynı lafları eden onuncu
erkekle tartışıyor. Bıkkınlığı, asabiyeti bundan. Siz istediğiniz kadar çok orjinal
şeyler söylediğinizi düşünün o kadın bunu sizden önce kendisini yine orjinal sanan
dokuz, doksan dokuz ya da bilemiyorum işte belki de dokuz yüz doksan dokuz
erkekten duydu. Alıngan olan büyük
ihtimalle o değil sizsiniz.
Mesela başka bir
örnek:
Otobüste ayakta
beklerken karşınızdaki genç kadın size “ne bakıyorsun be” dedi. Evet onu taciz
etmediniz, evet o sizi tacizci sandı, evet ortada bir yanlış anlama var vesaire
vesaire. Aklınıza ilk gelen tepki haysiyetinize yapılmış bu saldırı karşısında
altta kalmamak olacak muhtemelen. “Yalann,
iftira, komplo!” gibi bir şey diyeceksiniz muhtemelen.
Ama bence adalet
savaşçısı bayrağınızı açmadan önce yine kendinize hatırlatın: O kadının
karşısına çıkan onuncu erkeksiniz. Sizden önceki dokuz hödük o kadını gerçekten
taciz etti, laf attı, orasını burasını sıkmaya çalıştı, pis pis gülüp sizinle
tam olarak aynı sözleri sarf etti: “Yalann, iftira, komplo!” Siz farklı bir
bireysiniz diye, sizden önceki dokuz erkeği yok sayamaz karşınızdaki
kadın. Siz bireysel bir adalet
bekliyorsunuz diye, kadınlar sizden önceki dokuz öküze sessiz kalamaz. Elbette
toplumsal bir tepki verecekler, elbette kendilerini koruyacaklar.
Haksızlığa
uğramamayı, gururunuzun incitilmemesini, hak ettiğiniz bireysel saygının size
gösterilmesini mi istiyorsunuz -ki bana
sorarsanız halen yanlış kavramlar üzerinden devam ediyoruz ama yine de kabul- o zaman kadınları savunmaya ne dersiniz?
Kadınlar biz
erkeklerin yaşadığı “haksızlığa uğrama”, “gurur incinmesi”, “hakettiği saygıyı
görememe” durumlarını her gün, karşılarına siz çıksanız da çıkmasanız da,
sizden bağımsız olarak, toplumsal olarak, ZATEN yaşıyorlar.
Onların dünyasına
hoş geldiniz.
O halde neden
cinsiyetçilik mücadelesine birlikte omuz verip, cinsiyetçiliği sonsuza dek
tarihin çöp sepetine atmaya girişmeyelim?
Bizden önceki dokuz erkek hödüklüğe devam ettiği sürece, kadınların
gündelik hayatları bizim dışımızdaki erkeklerin (hımmm… ve de bizim) elinde (elimizde)
cehenneme döndüğü sürece, adil bir dünyada yaşamamaya hep birlikte devam
ediyoruz.
Hayatımız
cinsiyetçilik bittiğinde normale dönecek. Daha önce değil.
Ondan önce halen
bazı kurallar var.
Cinsiyetçilik
bitene kadar onuncu erkek olmaya devam ediyoruz.