Kendisini feminist harekete angaje, feminist hareketin yanında gören ve kendisini bir pro-feminist olarak adlandıran erkeklerin feminist kadınları hangi konularda hayal kırıklığına uğrattığı ve hangi konularda destekten çok yorucu bir yol arkadaşlığı sunduğu hakkında düşünmeye başlamamız lazım.
Koca bir parantezle başlayayım: Evet.
Elbette. Bir erkeğin feminist olup
olamayacağı konusunda feminist hareketin içinde de halihazırda bir tartışmanın
süregittiğinin farkındayım. Feminist
erkekler tamlamasının da üzerinde halen mutabakat olmayan bir kategori olduğunu
biliyorum. Amacım kesinlikle kadın
hareketinin erkeklere bahşetmeye isteksiz olduğu bir sıfatı tek taraflı olarak
sahiplenmek değil. Bu konudaki görüşlerimi –yine erkeklere hitaben-
ayrı bir yazıda toparlayabilirim umarım.
Ama zaten bu yazıda yapmak istediğim şey erkeklerin bu sıfatı fazla kolay ve hak görür şekilde kullanmasının
sorunları hakkında tartışmak.
Bu tartışmayı bir süredir twitter hesabım üzerinden yürütmeye çalışıyordum.
Sosyal
medya cinsiyetçilik tartışmaları söz konusu olduğunda çarpıcı derecede berrak
bir mecra. Tacizi, erkek gururunu,
çileden çıkarma anlarını, saldırıları ve de erkek dayanışmasını güneşin alnında
görebileceğinizden daha net görebiliyorsunuz.
Birçok erkek bu mecraya samimi bir iyiniyet kuşanarak geliyor ve kendisini
cinsiyetçiliği şu ya da bu derecede aşmış bir modern zaman seyyahı olarak
görüyor. Feminist teorinin erkek olarak olarak kendi
hayatlarına sunabileceği dönüştürücü özgürlükten benim gibi ilham alan bu
anjage erkekler, teoriden pratiğe adım
attıkları ilk tartışmada neredeyse istisnasız çuvallıyor / çuvallıyoruz. Kitabi bilgileri kuşanmasının yeterli olacağı
sanısıyla feminist kadınlarla girdiğimiz diyaloglardan kafası karışmış, kavga
etmiş ve haksızlığa uğramış olduğumuza dair bir dersle çıkıyoruz. Şahsen iyiniyetli ama kafası karışık
erkeklerin çıkarttığı tüm bu yanlış derslerin, erkeklerin cinsiyetçi kültür
altında beraberinde getirdikleri bir takım eski alışkanlıklardan
kaynaklandığına ikna olmuş durumdayım.
Bu alışkanlıklar gerekli eğitim sürecinden geçtiğini düşünen, edebiyat
ve sanat sever, tecavüz ve taciz karşıtı, kadınların cinsel özgürlüklerini
savunan, kamusal alanda eşit haklara sahip olmaları gerektiğine inanan modern
zaman erkeklerinin sadece “maço erkeklere” has olduğunu sandığı tutumlardan
oluşuyor. Birkaç yazı halinde bu
tutumları birlikte analiz etmenin fena olmayabileceğini düşündüm. Ve de işte buyrunuz.
Sevgili erkekler, sevgili brolar, kendisini feminist harekete angaje gören, feminist hareketin yanında gören
ve kendisini bir pro-feminist olarak adlandıran erkeklerin feminist kadınları
hangi konularda hayal kırıklığına uğrattığı ve hangi konularda destekten çok
yorucu bir yol arkadaşlığı sunduğu hakkında düşünmeye başlamamız lazım. Kendinizi feminizmin yanında olarak mı
görüyorsunuz, harika! Doğru bir karar
aldınız ve de tebrikler. Ama buradaki
çıtanın biz erkekler için neden daha yukarıda olduğunu hatırlamamızı sağlayacak
birkaç öneri sunmama izin verin.
Kendisini pro-feminist olarak tanımlayan erkeklere birkaç öneri
1.
Kulüp ayrıcalığı beklemeyin. Çoğu erkeğin
sıkıntı yaşadığı konuların başında, feminist sıfatının kendilerine en azından
belli ölçüye kadar tartışma imtiyazı ya da muhtelif dokunulmazlıklar
kazandırdığını düşünmesi, ya da buna dair şu ya da bu derecede bir beklenti
içine girmesi geliyor. Erkekler
pro-feminizmin özel bir kulüp olmasını bir sebepten gönülden arzu
ediyor. Kulüp üye kartını gösteren herkesin de bazı eleştirilerden
muaf tutulmasını bekliyor. Böyle bir
şey yok. Lütfen bunu kafanızdan
silin. Feminist olsunlar ya da
olmasınlar kadınlarla girdiğiniz hiçbir tartışmada hiçbir zaman “ah sen de
feminist bir erkektin değil mi, baştan söylesene şunu” gibi bir şey duymayacaksınız. Söylediğiniz söz ve de yaptığınız eylem cinsiyetçiyse
eleştirilebilir olmaya devam edecek.
2.
Genellemeleri sorun etmekten vazgeçin. Feminist
aktivistlerin erkekler ve erkeklik üzerinden kurdukları genel geçer ifadeler
kendisini pro-feminist olarak tanımlayan erkekler tarafından da itiraz konusu
oluyor. “Ama tüm erkekler şöyle şöyle
demen yanlış arkadaşım.” “Beni o heriflerle aynı kefeye koyma lütfen.” “Beni tanıyorken bana bunu nasıl dersin,” vs
vs.
Bu itirazların neden yersiz ve de
gereksiz olduğunu unutmayın, genellemelere itiraz ederken 2 şeyi birden
yapıyorsunuz. a- diğer
erkeklerle birlikte anılmaya itiraz ettiğiniz yargının bir genelleme olduğunu
ve eleştirilen erkek tutumu her ne ise kendinizin kati suretle bunun dışında
olduğunuzu kendinizden çok emin bir şekilde iddia etmiş oluyorsunuz. Yöneltilen eleştirinin kıyısından köşesinden
de olsa sizi ilgilendirebileceğine dair en ufak bir sorgulamaya girmeden baştan
bunu savuşturmuş oluyorsunuz. Karşınızdaki feminist kadın “tüm erkekler
sürekli X yapıyorlar” şeklinde bir ifade kurmuş olabilir. Siz o genellenen X hareketini şahsen yapıyor
olabilirsiniz, ya da olmayabilirsiniz, ya da yapıp da kendiniz de farkında
olmayabilirsiniz. Ama bunlardan hiçbiri
size genelleme ifadelerinden kalıcı bir muafiyet talep etme hakkı vermez. Siz kendinizi tanıyor, biliyor ve
hareketlerinizden eminseniz çok iyi. O zaman özel olarak yakınmanıza gerek yok bu durumda,
değil mi? b- genellemelere karşı yaptığımız erkek
sızlanmasının bir diğer sorunlu kısmı da şu: Bunu yaptığınız her durumda kadınları
yoruyorsunuz. Size cevap yetiştirmek zorunda bıraktığınız
tüm kadın aktivistler için ne kadar korkunç bir işyükü çıkardığınızı gözünüzün
önüne getirmeye çalışın. Öfkelerini
dışa vurdukları her ifadenin sonuna bir ünlem değil, bir virgül
istiyorsunuz. Haklı isyanlarını politik
olarak dile getirsinler ama çok da sinirlenmesinler ve hemen ardından sizin ne
kadar mükemmel bir istisna olduğunuzdan da bahsetsinler istiyorsunuz. Feminizme saldıran, kadınların örgütlü olarak
politik hayatta olmalarına saldıran, herhangi bir kadının kendine ait bir fikri
olması fikrine saldıran tüm o erkeklerin yarattığı anti-feminist koroya cevap
vermeye çalışan aktivistlerin tüm bu hır gürün içinde gündelik hırpalanma
mesailerini harcadıktan sonra halen hacetleri kalırsa bir de oturup size
hakettiğiniz nezaketi ve açıklama zamanını ayırmalarını bekliyorsunuz. Feministlerin kurdukları her öfke cümlesinden
sonra “ama istisnalar da yok değil tabi” demesi bu kadar önemli mi gerçekten
sizin için? “Erkek şiddeti diye bir şey
var ama şimdi istisna kapsamına giren arkadaşların isimlerini saymama izin
verin” falan gibi bir şey mi demelerini bekliyoruz?
3.
Üslubu sorun etmekten vazgeçin. Yukarıdaki iki konuyla alakalı bir başka konu da bu üslub konusu. Bunun çok temel bir siyaset etiği konusu
olduğunu hatırlatmakla yetineyim, siz de kendinize bunu hatırlatmakla yetinin
bence. Sadece feministlerin
tutumlarıyla ilgili değil bu. Homofobiden
cinsiyetçiliğe, ırkçılıktan engelli haklarına özgürlük ve tanınma mücadelesi
veren her kimlik için geçerli olan bir etik kuralı bu. Herhangi bir ezme ezilme ilişkisinin ezen
tarafına mensupsanız ezilen gruptakilerin aranızdaki ezme ilişkisine dair
yorumlarında üslubu dert etmek… nasıl desem… baya baya bencilce bir tutum. Hakkınız olmayan bir talepte
bulunuyorsunuz. Cinsiyetçilik bir erkek
olarak gözünüzü tartışmanın içeriğinden bir an olsun ayırmamanız gereken bir
konu. Üslup tartışmasını kadın hareketi
kendi içinde yapıyor zaten. Bir erkek
olarak herhangi bir tartışmaya üslup yanlışlığı üzerinden cevap vermek
denklemin ezen tarafında olan biri olarak tartışma içeriğine ne kadar odaklı
kalmaya devam ettiğiniz veya ne ölçüde savsakladığınız konusunda bir fikir
veriyor. Üstelik bu üslup tartışması yine aynı şekilde
karşınızdaki kadınları yoruyor ve cinsiyetçilik teşhirine ayıracakları zamandan
çalıyor. Bir pro-feminist erkek olarak üsluba hiç
takılmayarak ve etrafınızdaki erkekleri de bu konuda teşvik ederek yeterince
faydalı bir iş yapmış olacaksınız. Buna
güvenin derim.
Şimdilik burada bırakayım ama bu konuya başka başlıklar altında devam edeceğimi tahmin ediyorum. Selametle.
Şimdilik burada bırakayım ama bu konuya başka başlıklar altında devam edeceğimi tahmin ediyorum. Selametle.