23 Mayıs 2016 Pazartesi

feministleri yoran feminist erkekler



Kendisini feminist harekete angaje, feminist hareketin yanında gören ve kendisini bir pro-feminist olarak adlandıran erkeklerin feminist kadınları hangi konularda hayal kırıklığına uğrattığı ve hangi konularda destekten çok yorucu bir yol arkadaşlığı sunduğu hakkında düşünmeye başlamamız lazım.   






Koca bir parantezle başlayayım:  Evet. Elbette.  Bir erkeğin feminist olup olamayacağı konusunda feminist hareketin içinde de halihazırda bir tartışmanın süregittiğinin farkındayım.   Feminist erkekler tamlamasının da üzerinde halen mutabakat olmayan bir kategori olduğunu biliyorum.  Amacım kesinlikle kadın hareketinin erkeklere bahşetmeye isteksiz olduğu bir sıfatı tek taraflı olarak sahiplenmek değil.   Bu konudaki görüşlerimi –yine erkeklere hitaben- ayrı bir yazıda toparlayabilirim umarım.   Ama zaten bu yazıda yapmak istediğim şey erkeklerin bu sıfatı  fazla kolay ve hak görür şekilde kullanmasının sorunları hakkında tartışmak.   
 
Bu tartışmayı bir süredir twitter hesabım üzerinden yürütmeye çalışıyordum.   Sosyal medya cinsiyetçilik tartışmaları söz konusu olduğunda çarpıcı derecede berrak bir mecra.  Tacizi, erkek gururunu, çileden çıkarma anlarını, saldırıları ve de erkek dayanışmasını güneşin alnında görebileceğinizden daha net görebiliyorsunuz.  Birçok erkek bu mecraya samimi bir iyiniyet kuşanarak geliyor ve kendisini cinsiyetçiliği şu ya da bu derecede aşmış bir modern zaman seyyahı olarak görüyor.   Feminist teorinin erkek olarak olarak kendi hayatlarına sunabileceği dönüştürücü özgürlükten benim gibi ilham alan bu anjage erkekler,  teoriden pratiğe adım attıkları ilk tartışmada neredeyse istisnasız çuvallıyor / çuvallıyoruz.   Kitabi bilgileri kuşanmasının yeterli olacağı sanısıyla feminist kadınlarla girdiğimiz diyaloglardan kafası karışmış, kavga etmiş ve haksızlığa uğramış olduğumuza dair bir dersle çıkıyoruz.   Şahsen iyiniyetli ama kafası karışık erkeklerin çıkarttığı tüm bu yanlış derslerin, erkeklerin cinsiyetçi kültür altında beraberinde getirdikleri bir takım eski alışkanlıklardan kaynaklandığına ikna olmuş durumdayım.  Bu alışkanlıklar gerekli eğitim sürecinden geçtiğini düşünen, edebiyat ve sanat sever, tecavüz ve taciz karşıtı, kadınların cinsel özgürlüklerini savunan, kamusal alanda eşit haklara sahip olmaları gerektiğine inanan modern zaman erkeklerinin sadece “maço erkeklere” has olduğunu sandığı tutumlardan oluşuyor.    Birkaç yazı halinde bu tutumları birlikte analiz etmenin fena olmayabileceğini düşündüm.  Ve de işte buyrunuz.
 
Sevgili erkekler, sevgili brolar,  kendisini feminist harekete angaje gören, feminist hareketin yanında gören ve kendisini bir pro-feminist olarak adlandıran erkeklerin feminist kadınları hangi konularda hayal kırıklığına uğrattığı ve hangi konularda destekten çok yorucu bir yol arkadaşlığı sunduğu hakkında düşünmeye başlamamız lazım.    Kendinizi feminizmin yanında olarak mı görüyorsunuz, harika!   Doğru bir karar aldınız ve de tebrikler.  Ama buradaki çıtanın biz erkekler için neden daha yukarıda olduğunu hatırlamamızı sağlayacak birkaç öneri sunmama izin verin.


Kendisini pro-feminist olarak tanımlayan erkeklere birkaç öneri





1.
Kulüp ayrıcalığı beklemeyin.  Çoğu erkeğin sıkıntı yaşadığı konuların başında, feminist sıfatının kendilerine en azından belli ölçüye kadar tartışma imtiyazı ya da muhtelif dokunulmazlıklar kazandırdığını düşünmesi, ya da buna dair şu ya da bu derecede bir beklenti içine girmesi geliyor.   Erkekler pro-feminizmin özel bir kulüp olmasını bir sebepten gönülden arzu ediyor.   Kulüp üye kartını gösteren herkesin de bazı eleştirilerden muaf tutulmasını bekliyor.   Böyle bir şey yok.  Lütfen bunu kafanızdan silin.   Feminist olsunlar ya da olmasınlar kadınlarla girdiğiniz hiçbir tartışmada hiçbir zaman “ah sen de feminist bir erkektin değil mi, baştan söylesene şunu”  gibi bir şey duymayacaksınız.  Söylediğiniz söz ve de yaptığınız eylem cinsiyetçiyse eleştirilebilir olmaya devam edecek.
 
2.
Genellemeleri sorun etmekten vazgeçin.   Feminist aktivistlerin erkekler ve erkeklik üzerinden kurdukları genel geçer ifadeler kendisini pro-feminist olarak tanımlayan erkekler tarafından da itiraz konusu oluyor.  “Ama tüm erkekler şöyle şöyle demen yanlış arkadaşım.” “Beni o heriflerle aynı kefeye koyma lütfen.”  “Beni tanıyorken bana bunu nasıl dersin,” vs vs.
Bu itirazların  neden yersiz ve de gereksiz olduğunu unutmayın, genellemelere itiraz ederken 2 şeyi birden yapıyorsunuz.  a-  diğer erkeklerle birlikte anılmaya itiraz ettiğiniz yargının bir genelleme olduğunu ve eleştirilen erkek tutumu her ne ise kendinizin kati suretle bunun dışında olduğunuzu kendinizden çok emin bir şekilde iddia etmiş oluyorsunuz.  Yöneltilen eleştirinin kıyısından köşesinden de olsa sizi ilgilendirebileceğine dair en ufak bir sorgulamaya girmeden baştan bunu savuşturmuş oluyorsunuz.   Karşınızdaki feminist kadın “tüm erkekler sürekli X yapıyorlar” şeklinde bir ifade kurmuş olabilir.  Siz o genellenen X hareketini şahsen yapıyor olabilirsiniz, ya da olmayabilirsiniz, ya da yapıp da kendiniz de farkında olmayabilirsiniz.   Ama bunlardan hiçbiri size genelleme ifadelerinden kalıcı bir muafiyet talep etme hakkı vermez.   Siz kendinizi tanıyor, biliyor ve hareketlerinizden eminseniz çok iyi.   O zaman özel olarak yakınmanıza gerek yok bu durumda, değil mi?    b-   genellemelere karşı yaptığımız erkek sızlanmasının bir diğer sorunlu kısmı da şu:   Bunu yaptığınız her durumda kadınları yoruyorsunuz.   Size cevap yetiştirmek zorunda bıraktığınız tüm kadın aktivistler için ne kadar korkunç bir işyükü çıkardığınızı gözünüzün önüne getirmeye çalışın.   Öfkelerini dışa vurdukları her ifadenin sonuna bir ünlem değil, bir virgül istiyorsunuz.  Haklı isyanlarını politik olarak dile getirsinler ama çok da sinirlenmesinler ve hemen ardından sizin ne kadar mükemmel bir istisna olduğunuzdan da bahsetsinler istiyorsunuz.   Feminizme saldıran, kadınların örgütlü olarak politik hayatta olmalarına saldıran, herhangi bir kadının kendine ait bir fikri olması fikrine saldıran tüm o erkeklerin yarattığı anti-feminist koroya cevap vermeye çalışan aktivistlerin tüm bu hır gürün içinde gündelik hırpalanma mesailerini harcadıktan sonra halen hacetleri kalırsa bir de oturup size hakettiğiniz nezaketi ve açıklama zamanını ayırmalarını bekliyorsunuz.  Feministlerin kurdukları her öfke cümlesinden sonra “ama istisnalar da yok değil tabi” demesi bu kadar önemli mi gerçekten sizin için?   “Erkek şiddeti diye bir şey var ama şimdi istisna kapsamına giren arkadaşların isimlerini saymama izin verin” falan gibi bir şey mi demelerini bekliyoruz? 
 
3.
Üslubu sorun etmekten vazgeçin.  Yukarıdaki iki konuyla alakalı bir başka konu da bu üslub konusu.   Bunun çok temel bir siyaset etiği konusu olduğunu hatırlatmakla yetineyim, siz de kendinize bunu hatırlatmakla yetinin bence.   Sadece feministlerin tutumlarıyla ilgili değil bu.  Homofobiden cinsiyetçiliğe, ırkçılıktan engelli haklarına özgürlük ve tanınma mücadelesi veren her kimlik için geçerli olan bir etik kuralı bu.  Herhangi bir ezme ezilme ilişkisinin ezen tarafına mensupsanız ezilen gruptakilerin aranızdaki ezme ilişkisine dair yorumlarında üslubu dert etmek… nasıl desem… baya baya bencilce bir tutum.   Hakkınız olmayan bir talepte bulunuyorsunuz.  Cinsiyetçilik bir erkek olarak gözünüzü tartışmanın içeriğinden bir an olsun ayırmamanız gereken bir konu.  Üslup tartışmasını kadın hareketi kendi içinde yapıyor zaten.  Bir erkek olarak herhangi bir tartışmaya üslup yanlışlığı üzerinden cevap vermek denklemin ezen tarafında olan biri olarak tartışma içeriğine ne kadar odaklı kalmaya devam ettiğiniz veya ne ölçüde savsakladığınız konusunda bir fikir veriyor.   Üstelik bu üslup tartışması yine aynı şekilde karşınızdaki kadınları yoruyor ve cinsiyetçilik teşhirine ayıracakları zamandan çalıyor.   Bir pro-feminist erkek olarak üsluba hiç takılmayarak ve etrafınızdaki erkekleri de bu konuda teşvik ederek yeterince faydalı bir iş yapmış olacaksınız.  Buna güvenin derim.




Şimdilik burada bırakayım ama bu konuya başka başlıklar altında devam edeceğimi tahmin ediyorum. Selametle.
 



16 Mayıs 2016 Pazartesi

tüm erkeklerin öyle olmadığı korkunç hikayeler - Elliot Rodger


Aşağıdaki sözler Elliot Rodger'ın kendisi dahil 7 kişiyi öldürmeden once youtube'a koyduğu videosundan:
“Selam, ben Elliot Rodger.  Ve evet, bu benim son videom… Yarın intikam günü, insanlığa karşı intikamımı, hepinize karşı intikamımı alacağım gün.  Ergenliğe girmemden bu yana, hayatımın son sekiz yılı yalnızlık, reddedilme ve hiçbir zaman karşılanmamış arzulardan oluşan bir varoluşa katlanmak zorunda kaldım.  Bunların hepsi kızların beni hiçbir zaman çekici bulmamaları yüzünden.  Kızlar ilgilerini, seksi ve sevgilerini başka erkeklere sundular ve asla bana sunmadılar.  22 yaşında bir bakirim ve bugüne kadar bir kızı öpmedim…. Bu tam bir işkence.  Üniversite yılları herkesin seksi, eğlenceyi ve zevki tattığı bir dönem.  Ben ise hayatımın bu yıllarında yalnızlık içinde bir kenarda çürümek zorunda kaldım.  Bu hiç adil değil.”

“Beni hayatım boyunca acı çekmeye zorladınız, ve de şimdi ben size acı çektireceğim. Bunun için uzun süre bekledim.”

 

“Kızlar hiç bir zaman beni çekici bulmadınız… Beni neden hiç bir zaman çekici bulmadığınızı bilmiyorum, ama hepinizi bunun için cezalandıracağım.  Bu yaptığınız adaletsizce – bu bir suç.  Ben mükemmel erkeğim, yine karşınızda benim gibi eşsiz bir beyefendi dururken kendinizi gidip o iğrenç adamların kollarına atıyorsunuz… Eğer size sahip olamazsam kızlar, o zaman sizi mahvedeceğim. Bana mutlu bir hayatı çok gördünüz, ve karşılığında ben de size hayatta olmayı çok göreceğim.”

15 Mayıs 2016 Pazar

Aradığınız aşkı hiç bulamayabilirsiniz. Erkekler bu fikre kendinizi alıştırın. Hepimizin iyiliği için!


 
Filmler, diziler, okuduğunuz romanlar, hatta anne ve babanız size bunun tam tersini anlatıyor biliyorum. Ama gerçek bu.  Erkeklerin aşk konusunda bir ilahi adalete inanmaları hayatı hepimiz için zorlaştırıyor.

Her insanın bu gezegende geçirdiği kısa ömrü uhdesinde aradığı aşkı, aşkları bulabilmesini, görmeyi arzuladığı tüm ilgi ve sevgiyi tadabilmesini gönülden isteyen biriyim.  Tüm insanların sınırsız değerde olduğuna, insanın değerin kendisi olduğuna ve her insanın sınırsız bir sevgi görme hakkı olduğuna inanıyorum. 

Biliyorum bu naif bir düşünce ve biliyorum “sevgi” politik diskurda çok demode kaçan bir kavram.  İçinde büyüdüğüm marksist gelenek bu kelimeyle dalga geçiyor.  Feminist literatür ise erkeklerin kadın öldüren sevgileri karşısında sevginin s’sini duymak istemez hale gelmiş durumda.  Bu bıkkınlığın bir sebebi var.  Bir çok erkek sevginin ne demek olduğu konusunda çok hazırlıksız, öfkeli ve saçma sapan hareketler yapmaya eğilimli.

İyi bir insan olmalarının hakettikleri aşkın kendilerine gelmesini beklemek için yeterli olduğunu sanıyorlar.   Diğer hiçbir konuda inanmasalar bile 21nci yüzyıl erkekleri yazılı ve görsel kültürün tüm hikayeleri tarafından bir aşk karmasına inandırılmış durumdalar. 

Oysa aşkın kendisi böyle bir şey değil.  Her zaman hakettiğinizi düşündüğünüz sevgiyi görebileceğiniz bir şey değil. Ne kadar sabırlı olursanız olun, ne kadar mütevazi olursanız olun bu şey… olmak zorunda değil.

Sadece yüzeysel bir iyi insan olmanız değil söylediğim.  Karşısındaki kadının ilgisini kazanmak için olmadığı bir insan gibi davranan o erkeklerden biri olmayabilirsiniz.  Gerçekten ama gerçekten çok çok iyi bir insan olabilirsiniz.  Ama tüm içtenliğinizle iyi bir insan olmanız bile eros’un katı ve öngörülmez çekim yasalarının etrafından dolanamıyor.   İnsanın bu soğuk gerçeği kabullenmesi çok kolay değil biliyorum.  Ne kadar hak ettiğinizi düşünürseniz düşünün, dualarınızı duyacak biri yok, sevdiğiniz o kişinin sizi seçmesini sağlayacak bir ilahi adalet yok.  Diğer tüm konularda kadere, tanrısal müdahalelere, karmaya, yıldızlara, burçlara ve daha başka zilyonlarca tılsıma inanabilirsiniz ama inanın aşk ve seks hayatınız sözkonusu olduğunda bir erkek olarak katı bir ateist olmak zorundasınız.  İnanmanız gereken tek bir gerçek var, o da karşınızdaki kadının beyanı.   Hiçbir güç sizi istemeyen bir kadınla kavuşmanızı sağlamayacak.  Hayır kelimesi hayatınız boyunca Hayır anlamına gelmeye devam edecek.  Bu gerçeği kabullenmeniz birçok hayal kırıklığını çabuk atlatmanıza yardımcı olacak.  Ve temas ettiğiniz birçok kadının da hayatını kolaylaştıracak.   

Bir gün sevginin ve adaletin dünyasını yaratabileceğimize yürekten inanıyorum.  Ama o gün bile aşk başka bir yerde durmaya ve kendine ait kurallara sahip olmaya devam edecek.