25 Temmuz 2014 Cuma

Kadının beyanında kafalar karışık mı?

(20 Haziran 2014 tarihinde cinsomedya.org'da yayınlanmıştır)
Alper Ard
Sosyal Medyanın “Ölü Kızları” adlı yazımıza dekadanz.com sitesinden yanıt geldi. Blogger Ethanopium, yazımızın geneline katılmakla beraber, kadının beyanı esastır ilkesini ispat yükünü tersine çevirecek kadar radikal bir şekilde yorumlamamızdan mutlu değil.  Kafamızın karışık olduğunu düşünüyor.
Ethanopium ayrıca “Tecavüz ve tacizde ispat yükümlülüğünün şüphelinin üzerinde olması gerektiği” önermemizin bir ‘wishful thinking’ ve ‘uydurma’ iddia, ve günün sonunda ‘%100 yanlış bilgi ve hukuk cehaleti içeren bir söylem’ olduğu kanaatinde.  Özellikle feminist avukat Seher Kırbaş Canikoğlu’nun BİAMAG’da çıkan“Kadının Beyanı Esastır” ilkesinden ne anlamalıyız başlıklı yazısını esas alıyor ve bizimki gibi yorumların ilkenin kapsamını çok abartmak anlamına geldiği konusunda Kırbaş Canikoğlu’nun görüşlerini paylaşıyor.  Anladığımız kadarıyla ‘hukuki cehaletimiz’ de bir avukat olan Kırbaş Canikoğlu’nun görüşlerine katılmamamızdan kaynaklanıyor.
Tartışalım öyleyse.
Öncelikle, evet bu bir wishful thinking (tr- olması azru edilen). Evet henüz istediğimiz kapsamda uygulanmıyor ve evet biz uygulanmasını arzu ediyoruz. Buradaki çelişki nerede?  Ayrıca kadının beyanı esastır ilkesini hangi kapsamda uygulayacağımız konusunda aktivist gruplar arasında tam bir mutabakatın henüz sağlanmamış olması –çok yakında cnm inş -, neden bir “cehalet” sorunu olsun?
Gerçek o ki kadının beyanı esastır ilkesi ne bir “bilgi”, ne de bir “hukuki birikim” konusu.  Bu ilke politik bir tercih ve bir mücadele aracı. Cinsiyetçiliği, kadına karşı şiddet ve gündelik taciz pratiklerini ne kadar geriletmek istediğimiz ve ne kadar radikal bir önlem almaya hazır olduğumuzla ilgili bir tercih.
Ethanopium ne kadarına hazır olduğunu şöyle ifade ediyor:
“Öncelikle ve net olarak şunu söyleyeyim. Hiçbir yerde, hiçbir adalet sisteminde (nispeten uygar ülkelerde en azından) hiçbir koşul altında, sanıklar suçsuzluklarını ispatla yükümlü değillerdir. Bu, böyle işlemiyor ve asla da işlemeyecek. Çok şükür! Emin olun, hiçbiriniz de şüphelilerin masumiyetlerini ispatla yükümlü tutuldukları bir adalet sistemi ile yaşamak istemezdiniz.”
Gerçekten böyle mi durum? Hâlihazırda daha radikal hukuk önlemleri aldığımız örnekler hiç mi yok? Cehalet tartışmasına girmeden, benzer bir hukuki örnek üzerinden gidelim. Çocukların cinsel istismarı suçunu ele alın.  18 yaşını doldurmuş birisinin 18 yaşını doldurmamış birisiyle cinsel ilişkiye girmesini toplum olarak yasaklıyoruz. Çok azımız dışında ezici çoğunluğumuz böylesi bir ilişkinin çocukların suiistimaline yol açacak bir ilişki olacağı konusunda mutabıkız.  Oysa realitede her spesifik örnekte durum böyle olmayabilir. 99 örnekte çocuk travmatik bir deneyimden geçerken, 1 örnekte çocuk ve yetişkin rızaya dayalı, manipülasyondan uzak, çok dengeli bir ilişki içine girmiş olabilir. Mümkündür.  Hayat bu.
Ama gerçek hayat istisnaları her nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin, o doksan dokuz çocuğun vücut bütünlüğü bizim o kadar önemli bir konu ki, istismar konusu çocuğun bu konuda rızası var mı yok mu, bu ilişki gerçekten kendisi için travmatik bir ilişki olmuş mu olmamış mı hiç bakmıyoruz. En ufak bir risk almıyoruz, ve hukuk sisteminin de almasına izin vermiyoruz. Bırakın şüphelilerin masumiyetlerini ispatla yükümlü olmasını, şüphelilere masum olduklarını ispat şansı bile vermiyoruz.
Sağlıklı olan da bu zaten. Gerçek hayatın ihtimaller evreniyle genel geçer kurallar koyma gerekliliğinin kesiştiği bir yerde, elimizdeki sosyolojik verilere bakarak varsayımsal bir çizgi çekmek zorundayız.  Bu varsayımın ne kadar gerçekçi bir varsayım olduğu ayrı bir tartışma, ama birilerini, ezilmekte ve zayıf konumda olan birilerini korumak için bazı istisnaları göz ardı etmek pahasına getirdiğimiz bir varsayım bu.
Kadının beyanı esastır ilkesiyle savunduğumuz da bu zaten. İlke bazı erkekleri hiç suçlu olmadıkları anda mahkum edecek olabilir.  Ama yine de ilkenin koruduğu diğer doksan dokuz haklı iddia karşısında erkeklerin elini taşın altına sokmaları gereken bir risk bu.   İlke sonuna kadar uygulanmalı ve kanıt yokluğunda bile kadınların beyanı esas alınmalıdır.
Kadının beyanı esastır ilkesi hakkında şu Marksist.org’da çıkan şu derli toplu notlarıyararlı bulabilirsiniz.
Ayrıca bu ilkeye neden ihtiyaç duyulduğu hakkında yine verilere dayanan bir yazımız da şurada var.
Bir göz atın, ikna olmazsanız yine konuşalım.
Toparlayacak olursak, kadının beyanı esastır ilkesi konusunda bizim kafamız karışık falan değil, sadece Ethanopium ve Seher Kırbaş Canikoğlu gibi düşünenler bu konuda yeterince radikal bir politik hattan bakmıyorlar. Oysa her gün daha fazla kadın ölümleri ve tecavüz haberi ülkenin her tarafından yağıyorken… bakmalılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder