1 Ağustos 2016 Pazartesi

Erkek çocuklarına öğretilen: Zorbalığın yeri ve zamanı var




11 yaşındaki youtube kanalı sahibi Gülnur Karakuzu‘ya gelen siber zorbalık mesajları gerçekten çok korkunç.  Kolajı hazırlayan kişiye teşekkür edip şuraya bırakayım:


Bu mesajların içeriklerini bizim kadar kabul edilemez bulan bazı erkek yorumcular bu mesajların sahiplerinin çocuk yaşta erkekler olduklarını ve yapacak çok bir şey olmadığını dile getirdiler. Bu tür sataşmaların ortalığı velveleye verecek çok çözümsüz bir mesele olmadığı hakkında internetin muhtelif mecralarında görüş bildirdiler.

Suçlayıcı konuşmak istemiyorum. Elbette çözümsüz değil, elbette ortadan kaldırabiliriz. Ama hayır göz ardı ettiğimiz sürece ve o erkek çocuklarını karşımıza alarak konuşmadan bir şey değişmeyecek.  Muhattapları kız çocukları bu tür saldırılara maruz kalmamayı hak ediyorlar. Erkekler de mizojinin (kadın düşmanlığının) ne olduğu konusunda bir duygusal eğitimden geçmeyi hak ediyorlar.

Kendi ilk gençlik deneyimlerim hakkında daha önce de yazmıştım.   Erkek çocukları olarak muhattap alınmadığımız, duygusal bir eğitimden geçirilmediğimiz her durumda, boşlukları karşı cins hakkında basmakalıp mitlerle nasıl doldurduğumuzu anlatmaya çalışmıştım.  Zorbalık ve taciz konusu da bundan bağımsız değil. 

Kızların canını yakmak ve onları psikolojik olarak incitmek istediğimiz zamanlarda ilkokul ve ortaokul öğretmenlerimin tepkilerini özellikle hatırlıyorum.  Sınıfta ses gelen yöne doğru kafalarını çevirir ve önce sataştığımız kıza, sonra da bize bakarlardı. “Evladım rahat durun”dan başlayıp “Dersin düzenini bozmayın eşek sıpaları”na uzanan kayıtsızlıkla şiddet arasında bir yelpazede tepki verirlerdi.  Tokat yiyen erkekler hatırlıyorum, kulağı çekilen erkekler hatırlıyorum, müdürün odasına gönderilen erkekler hatırlıyorum.

Şimdi dönüp baktığımda görüyorum ki şiddetin hiçbir halta yaramadığı zaten aşikarmış. Aradan kaç yıl geçti. Buyrun 2016’dayız. O dayakları yiyenlerimiz bugün ya ağır abi ya da anonim internet trolleri olduk.  Ama asıl ilginç olan, okul yöneticilerinin ve koca koca öğretmenler ordusunun bizi kenara çektiği durumlarda bizi karşı cinse insanca davranmadığımız için değil, sınıfın, dersin, okulun “düzenini” bozduğumuz için ayar veriyor oluşuydu.

Bir kızın saçını mı çektik, bunu “sınıfta” yapmamız kabul edilemez olandı, saçını çekmemiz değil.  Yüzüne küfür mü ettik? Kullandığımız kelimelerin “ayıp” oluşu kabul edilemez olandı, onu aşağılamamız değil.  Üstü başıyla, kilosuyla, yüzündeki sivilcelerle dalga mı geçtik, hepsi de “sınıfta”, “okulda”, “sofra başında”, “istiklal marşının tam orta yerinde” kısaca “düzenin ortasında” yaptığımız için kabul edilemezdi. 

Böyle kodlamaya alıştırıldık. Her şeyin yeri ve zamanı olduğunu düşünmeye alıştırıldık. İzlendiğimiz ve izlenmediğimiz yerler olduğuna. Takip edildiğimiz ve edilmediğimiz anlar olduğuna.  Otorite figürlerinin yakında olduğu ve olmadığı anlar olduğuna.  Erkek çocuklar olarak taciz ve zorbalıkla ilgili hiçbir şekilde bir dert sahibi olmak öğretilmedi bize.  Dünyayı haritalamak öğretildi.  Hoş görülür ve hoş görülmez olan alanlara ayırmak öğretildi.

Ve büyürken içinden geçmek zorunda olduğum bu duygusal çoraklığın bugünün erkek çocuklarında ve ergenlerinde müdürsüz, muavinsiz ve polissiz bir vaha olarak interneti kendisine mekan bellemiş olması hiç şaşırtıcı gelmiyor. Eylemin kendisini değil izlenmeyi ve sorumlu tutulmayı dert edinen genç erkekler her türlü mizojini, ırkçılık ve homofobiyi internet ortamında mubah görüyor. Çünkü burası “o yerlerden” biri değil.

Bu tartışmayı açmaya ihtiyacımız var. Erkek çocukları bu sefalete mahkum değil. Hak ettikleri duygusal eğitimin müfredatta ve okul dışında kendilerine sunulmasına ihtiyacımız var. Yazının başında alıntıladığım yetişkin erkekler bu görev için kendilerinden başlayabilir.  Genç erkeklerin ihtiyacı olan yönlendirmeye omuz vermekle işe başlayabilirler.   Zorda, darda değilseniz, etrafınızda bu gençlerden tanıdıklarınız varsa, çekin kenara konuşun, kadın düşmanlığının, cinsiyetçiliğin, zorbalığın sefaletinden bahsedin.  Hatta şuraya sevgili Dilara Gürcü'nün ve Maria K'nın siber taciz ve zorbalık hakkında yazıkları yazıları da ekleyeyim. Bunlardan da yararlanırsınız.

Nasihatsa nasihat verin.  Nasihatı siz verin. Nasihatı onlara verin.  Zorbalıktan yakınanlara vermeyin.   
@alperard

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder