11 yaşındaki youtube kanalı sahibi Gülnur Karakuzu‘ya gelen siber
zorbalık mesajları gerçekten çok korkunç. Kolajı hazırlayan kişiye teşekkür edip şuraya bırakayım:
Bu mesajların içeriklerini bizim kadar kabul edilemez bulan bazı erkek
yorumcular bu mesajların sahiplerinin çocuk yaşta erkekler olduklarını ve
yapacak çok bir şey olmadığını dile getirdiler. Bu tür sataşmaların ortalığı velveleye verecek çok çözümsüz bir
mesele olmadığı hakkında internetin muhtelif mecralarında görüş bildirdiler.
Suçlayıcı konuşmak istemiyorum. Elbette çözümsüz değil,
elbette ortadan kaldırabiliriz. Ama hayır göz ardı ettiğimiz sürece ve o erkek
çocuklarını karşımıza alarak konuşmadan bir şey değişmeyecek. Muhattapları kız çocukları bu tür saldırılara
maruz kalmamayı hak ediyorlar. Erkekler de mizojinin (kadın düşmanlığının) ne
olduğu konusunda bir duygusal eğitimden geçmeyi hak ediyorlar.
Kendi ilk gençlik deneyimlerim hakkında daha önce de yazmıştım. Erkek çocukları olarak
muhattap alınmadığımız, duygusal bir eğitimden geçirilmediğimiz her durumda,
boşlukları karşı cins hakkında basmakalıp mitlerle nasıl doldurduğumuzu
anlatmaya çalışmıştım. Zorbalık ve taciz
konusu da bundan bağımsız değil.
Kızların canını yakmak ve onları psikolojik olarak
incitmek istediğimiz zamanlarda ilkokul ve ortaokul öğretmenlerimin tepkilerini
özellikle hatırlıyorum. Sınıfta ses
gelen yöne doğru kafalarını çevirir ve önce sataştığımız kıza, sonra da bize
bakarlardı. “Evladım rahat durun”dan başlayıp “Dersin düzenini bozmayın eşek
sıpaları”na uzanan kayıtsızlıkla şiddet arasında bir yelpazede tepki
verirlerdi. Tokat yiyen erkekler
hatırlıyorum, kulağı çekilen erkekler hatırlıyorum, müdürün odasına gönderilen
erkekler hatırlıyorum.
Şimdi dönüp baktığımda görüyorum ki şiddetin hiçbir halta
yaramadığı zaten aşikarmış. Aradan kaç yıl geçti. Buyrun 2016’dayız. O
dayakları yiyenlerimiz bugün ya ağır abi ya da anonim internet trolleri olduk. Ama asıl ilginç olan, okul yöneticilerinin ve
koca koca öğretmenler ordusunun bizi kenara çektiği durumlarda bizi karşı cinse
insanca davranmadığımız için değil, sınıfın, dersin, okulun “düzenini”
bozduğumuz için ayar veriyor oluşuydu.
Bir kızın saçını mı çektik, bunu “sınıfta” yapmamız kabul
edilemez olandı, saçını çekmemiz değil. Yüzüne küfür mü ettik? Kullandığımız
kelimelerin “ayıp” oluşu kabul edilemez olandı, onu aşağılamamız değil. Üstü başıyla, kilosuyla, yüzündeki
sivilcelerle dalga mı geçtik, hepsi de “sınıfta”, “okulda”, “sofra başında”, “istiklal
marşının tam orta yerinde” kısaca “düzenin ortasında” yaptığımız için kabul
edilemezdi.
Böyle kodlamaya alıştırıldık. Her şeyin yeri ve zamanı
olduğunu düşünmeye alıştırıldık. İzlendiğimiz ve izlenmediğimiz yerler olduğuna.
Takip edildiğimiz ve edilmediğimiz anlar olduğuna. Otorite figürlerinin yakında olduğu ve
olmadığı anlar olduğuna. Erkek çocuklar
olarak taciz ve zorbalıkla ilgili hiçbir şekilde bir dert sahibi olmak
öğretilmedi bize. Dünyayı haritalamak
öğretildi. Hoş görülür ve hoş görülmez
olan alanlara ayırmak öğretildi.
Ve büyürken içinden geçmek zorunda olduğum bu duygusal
çoraklığın bugünün erkek çocuklarında ve ergenlerinde müdürsüz, muavinsiz ve
polissiz bir vaha olarak interneti kendisine mekan bellemiş olması hiç
şaşırtıcı gelmiyor. Eylemin kendisini değil izlenmeyi ve sorumlu tutulmayı dert
edinen genç erkekler her türlü mizojini, ırkçılık ve homofobiyi internet
ortamında mubah görüyor. Çünkü burası “o yerlerden” biri değil.
Bu tartışmayı açmaya ihtiyacımız var. Erkek çocukları bu
sefalete mahkum değil. Hak ettikleri duygusal eğitimin müfredatta ve okul
dışında kendilerine sunulmasına ihtiyacımız var. Yazının başında alıntıladığım
yetişkin erkekler bu görev için kendilerinden başlayabilir. Genç erkeklerin ihtiyacı olan yönlendirmeye
omuz vermekle işe başlayabilirler.
Zorda, darda değilseniz, etrafınızda bu gençlerden tanıdıklarınız varsa,
çekin kenara konuşun, kadın düşmanlığının, cinsiyetçiliğin, zorbalığın
sefaletinden bahsedin. Hatta şuraya sevgili Dilara Gürcü'nün ve Maria K'nın siber taciz ve zorbalık hakkında yazıkları yazıları da ekleyeyim. Bunlardan da yararlanırsınız.
Nasihatsa nasihat verin.
Nasihatı siz verin. Nasihatı onlara verin. Zorbalıktan yakınanlara vermeyin.
@alperard
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder