13 Ağustos 2016 Cumartesi

Entelektüel Erkeklerin Cinselliğe Dair Vazgeçmesi Gereken Tavırlar - 1


 Bülent Somay’ın Cinsellik Hakkında Vazgeçmemiz Gereken 100 Efsane isimli kitabı çıktı.  Henüz okumadıysanız şuradaki ve şuradaki röportajları bir fikir verebilir.  Ama yine de kitabı okumanızı öneririm.  Ben okudum.  Karışık duygular içinde okudum.  Genellikle kendi kendime homurdandım, saçma sapan şeylere kızdım ve en sonunda bu böyle olmayacak diyip blogumun başına geçmeye karar verdim!  

İşte burdayım. Peki o halde, bu iş şöyle olacak sanırım: Ben birkaç yazı halinde bu blogda meramımı dile getirmeye çalışacağım.  Sonra da Bülent (kişisel tanışıklığımız, dahası yoldaşlığımız vardır) beni dümdüz eden bir cevap yazacak, ağzımın payını verecek ve rütbe konuşturacak.  Ama yapacak bir şey yok, gerçekten yazmam gerektiğini düşündüğüm için yazıyorum.  Bülent tartışmayı seven bir insan.  Ben değilim. Ben tartışmalardan gerilen bir insanım.  Ama gerekli olduğunu gördüğüm bir tartışma bu.  Birimiz başlatmalı bir yerden.   

Peki metodu ne yapacağız? Sanırım şu şekilde:

Bülent’in yazılarını cinsellik üzerine yazdığı iki kitabı üzerinden inceleyeceğim. 100 Efsane ve Bir Şeyler Eksik: Aşk, Cinsellik ve Hayat Hakkında Bilmek İstemediğimiz Şeyler.  Bu kitaplara cevap verirken amacım sadece Bülent’le tartışmak değil. Amacım onun yazılarında vücut bulduğu haliyle daha genel bir entelektüel erkek kuşağının takıntıları ve yerleşik tavırları hakkında bir tartışma başlatabilmek.    

Ayrıca belirtme gereği duymamam gerekiyor ama yine de söyleyeyim: elbette eleştiri ve katkılara sonuna kadar açığım.  Cinsel özgürleşmenin anahtarının bende olduğunu söylemiyorum.  Ama Bülent ve aynı kalıplaşmış tutumları izleyen entelektüel erkeklerin sunmaya hazır olduğundan çok daha fazlasına ihtiyacımız olduğu konusunda ısrarcıyım.  Üzerinde ısrarla dolandıkları konu başlıklarından kafamızı kaldırmaya ve şu ana kadar çok konuşmadıkları konular üzerine odaklanmaya ihtiyacımız var. 


Kalıplaşmış tutumlar dedim, peki nedir bu tutumlar. Benim gözlemleyebildiğim kadarıyla üç aşağı beş yukarı şunlar:

1-      Psikanalize feminist teorinin etrafından dolanmak amacıyla başvurmak.

2-      Arzunun asla tatmin edilebilecek bir şey olmadığına dair dinsel çilecilik argümanlarının psikanaliz altında sunumu.  Arzunun döngüselliğine yapılan aşırı vurgu.

3-      Psikanalizin bastırılmış olanı açığa çıkarmak için geliştirdiği tekniğin, herhangi bir baskılanma ayrımı gözetmeksizin tüm insan davranışlarına uygulanabileceğine dair ısrar. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığına, herşeyin altında çoğu zaman eylemin tam tersine hizmet eden bir amacın yattığına dair sinik analizler.   

4-      Psikanalitik pozisyona ilişkin açıktan ya da dolaylı olarak talep edilen entelektüel dokunulmazlık.

5-      Cinsellikle ilgili sorunlarımızın toplumsallığını reddetmemekle birlikte, “biraz ondan, biraz bundan” olarak özetlenebilecek ele avuca gelmez nedensellik açıklamaları.

6-      İnsan dışındaki canlıların, özellikle primatların, cinsel pratikleri üzerinden bağlam dışı yapılan karşılaştırmalar.  Açıktan ya da dolaylı yapılan biyolojik determinizm.

7-      İnsan cinselliğini sonlandırılmış bilgi olarak sunan kendinden fazla emin ton (çoğu zaman karşısındaki insanın cinselliğini ondan daha iyi bildiğine dair bir imayla birlikte).

8-      Angaje olmaya mesafeli, alaycı, hafife alan ve de oyuncul olmakta ısrar eden üslup. 

9-      Duygusal emek, sevgi, şefkat, bağlanma, genç erkeklerin duygusal eğitimi konularına karşı gösterilen bariz ilgisizlik.  Ya da eril sevgiyi eleştiren feminist argümanların bu saydığım kavramlardan topyekün kaçınmak amacıyla kötüye kullanımı.    

Yani aşağı yukarı psikanaliz, evrim ve pro-feminizm konuları etrafında tartışacağım. Herşeyden önce ilk iş yapabildiğim ölçüde Bülent'in sıklıkla başvurduğu şu Lacan denen amcayı ve kendisinin arzu kuramını kaba taslak size sunmaya çalışacağım.  Lacan’ın ismi etrafında halen çok yoğun ve kanımca hak edilmemiş bir gizem halesi olması bana ilginç geliyor.  Ve bu hale bu isim etrafında kaldıkça anlatısında bir tuhaflık olduğunu sezen ama Lacan’ın “katkılarından dolayı saygı duyulması gereken” bir düşünür olduğu kendisine söylenen kadın okurlar düşüncelerini kendilerine saklamaya devam ediyorlar. Kafalarına tam yatmayan bu “fallus” ve “gösterge” vs konularında itirazlarını Lacan’ın düşüncelerinin derinliğine tam vakıf olmadıklarını hissettiklerinden dile getirmemeyi tercih ediyorlar.  Bunun değişmesi ve daha fazla kadının rahatlıkla tartışmaya katılabilmesi lazım.  Hiçbirimizin, hele bir kadının veya LGBTi herhangi bir bireyin kendi cinselliğimiz hakkında konuşabilmemiz için fi tarihinde yaşamış beyaz hetero erkeklerin külliyatını okumuş olmamız gerekmemeli.  Bülent ve benzeri tutumdaki entelektüel erkekler tam da bunu yapıyor, insanların kendi cinselliklerini keşfedebilmelerinin önüne bir doktora tezi bariyeri çekiyor. 

Dramatize etmek istemiyorum.  Gizli bir yeraltı örgütü falan değil ama bilinçli ya da bilinçsiz yapılan bir erkek dayanışmasına bakıyoruz günün sonunda.  Evet söyledim!   Kahvehanelerde olan, tribünlerde görülen, maçoluk ve tecavüz kültürü üzerinden örgütlenen bir erkek dayanışması değil bu. Üyeleri kültürlü, doktoralı, bu konulara fazlasıyla kafa yoran, kendilerini feminist olarak da tanımlayabilen, kadınlarla dost olabilen, kibar, nazik, cinsel özgürlükçü ama günün sonunda kadınların ürettiği fikirleri kibar bir şekilde dıştalayan ve bizi de bu dıştalamadaki akademik ve kültürel otoritelerine ikna etmekte uzmanlaşmış bir erkek dayanışması bu.  Ve her erkek dayanışmasında olduğu gibi sadece kadınların ve LGBTi’lerin değil heteroseksüel erkeklerin kendi özgürleşmesine de zararlı.

…diye düşünüyorum.

Neyse, durum kısaca budur.  Bu seriye devam edeceğim.  Yorumlarınızı esirgemeyiniz. Erkeklerin, natrans hetero erkeklerin cinsiyet politikalarına ve buna ilişkin tartışmalara nasıl angaje olduklarını yeniden düşünmeye ihtiyacımız var.  Çünkü… çok klişe olacak ama yapmasam olmaz: çünkü sene 2016! J




EDİT: 15.08.16 14:18. Zor okunan kısımlarda anlamı netleştiren birkaç kozmetik düzeltme yaptım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder