18 Ocak 2016 Pazartesi

işitme engellilerin haklarını tanımak -3: sosyal hayat




Anadil ve tanımlama konusuna değinmiş olduğumuza göre, işitme engellilerin sıklıkla engelsiz gözlemciler tarafından yanlış anlaşılan sosyalleşme pratiklerinden bahsetmenin zamanı geldi sanırım.


Kültürün içinde varolmak


İşitme engelliler, çatışma halinde oldukları anlarda bile, birbirlerine güçlü şekilde bağlılar.  Yoğun bir grup aidiyetine sahipler.  Bu elbette grup içindeki tüm bireylere karşı sevgi beslemelerinden veya tüm işitme engellileri arkadaşlık kurulabilecek insanlar olarak görmelerinden kaynaklanmıyor.  Birbirleriyle ettikleri kavgaların şiddetini gördüm ve inanın durum bu değil.  Kültürel bir bağlılık bu.  Bir anadil olarak İşaret Dili'nin yarattığı kültür dünyasının diğer özneleri ile sürekli dirsek teması içinde olmak, işitme engelli bireylere yabancı bir dile ait bir kültür ortamının sağlayamayacağı bir sosyal ve duygusal destek sağlıyor.  Bu yüzden kendileriyle aynı kültürü paylaşan ve bu sosyal ve duygusal ortamın parçası olan diğer insanların varlığı işitme engelliler için kimliklerini yaşayabilecekleri bir alan yaratıyor. Kendileri olabilecekleri bir alan yaratıyor. Bu alan ne kadar fazla sayıda ve birbirinden haberdar bireyden oluşursa duygusal ve sosyal olarak da üyelerine o kadar fazla destek sunuyor.


Sosyal kabul ve değer görme


Yukarıda anlattığım basit gerekçe nedeniyle, işitme engelliler geleceklerini, özlemlerini ve beklentilerini doğal olarak komüniteleri üzerinden tahayyül ediyorlar. Sosyal kabul ve değer görmeye olan ihtiyaçlarını yine işitme engelliler komünitesi içerisinde kurguluyorlar.  Diğer işitme engellilerin kendileri hakkında olumlu düşünmesini görünür bir şekilde arzuluyorlar. 


Bu ilişkiye dışarıdan bakan engelsiz gözlemciler bunu bir küçük grup düşkünlüğü olarak yorumlayabilir. Bu hatalı bir yorum. Dediğim gibi ortada bir kültürel bağlılık var.  Kültürü oluşturan bireylerin sayısı milyonlarla değil, binlerle ifade edildiği için, görece daha küçük bir insan grubuna odaklanmayı gerektiriyor.  İşitme engelliler herhangi sağlıklı bir ilişkideki yetişkin bir bireyin sunacağı ilgiyi sunup, karşılığında yine herhangi bir yetişkinin bekleyeceği düzeyde bir ilgi bekliyorlar. Ve bu ilgi talebinin küçümsenmesi, çocukça bulunması karşısında haklı olarak sinirleniyorlar.


Güvenlik


İşitme engellilerin sosyal olarak birbirlerine çok bağlı olmalarının elbette başka nedenleri de var. Öncelikle elbette güvenlik. Kendilerini eşitleri arasında güvende hissetmek istiyorlar.  Her işitme engelli hayatı boyunca engelsiz insanların duyma ayrıcalığını kendilerine karşı kullandığı sayısız kazık yeme deneyimine sahip.  Bu gündelik hayat kazıklarına karşı işitme engelliler ya kendi aralarına kapanarak tepki veriyorlar, ya da engelsiz insanlarla etkileşime grup halinde geçmeyi tercih ediyorlar.  İlki olumsuz, ikincisi olumlu bir tepki ve bundan dolayı suçlanmamalılar.  Gerçekten de işitme engelliler gündelik işlerini takip ederken her ne yapacaklarsa ikili ya da üçlü gruplar halinde yapmayı tercih ediyorlar.  Bu bir güvenlik alanı sağlıyor.


Dayanışma ve farkındalık


Grup halinde hareket etme yalnızca kötüniyetli insanlara karşı güvenlik ihtiyacından kaynaklanmıyor.  Birlikte hareket pratiği aynı zamanda bir dayanışma ve farkındalık yükseltme işlevi görüyor.  Kamusal hayatın kuralları engelsiz insanların kullanımına optimize edildiği için işitme engelliler normalde almaları gereken uyarıların eksikliğini çevreyi birkaç kişi aynı anda gözlemleyerek kapatabiliyorlar.


Diyelim ki metroya ya da otobüse bindiniz, durak anonsunu sesli duymuyorsunuz, ama bir arkadaşınızın gözü dışarıda, bir arkadaşınızın gözü inmek üzere hamle yapan diğer yolcularda olduğunda, bir arkadaşınız da duymadığı bir sese tepki veren diğer yolcuların tepkilerini okumaya çalıştığında mahrum kaldığınız sesli uyarıyı kompanse edecek yeterince ipucu yakalayabiliyorsunuz. 


Bu ve bunun gibi örnekler işitme engelliler için günlük hayatı önemli ölçüde kolaylaştırıyor.


En iyi arkadaşlar, dayanışma birliktelikleri


Dışarıdan bakan gözlemciler için işitme engellilerin kültüründeki en sıradışı pratik sanırım "en iyi arkadaş" müessesesi.  Engelsiz insanların sosyal ilişkilerinde daha çok çocukluk ve ilk gençlik yıllarında görülen bu tür yarı kapalı birliktelikler, işitme engelliler için en önemli sosyal kurumlardan biri olmaya bir ömür boyu devam ediyor. 


Dostluğa dayalı olarak kurulan bu paktlar, yukarıda sıraladığım birçok ihtiyaca cevap veren sürekli ve yakın temasta pratik ve duygusal destek kaynağı sağlıyor.  En yakın arkadaşlar birbirlerine zımni bir dayanışma sözü veriyorlar ve kendilerini bu birlikteliğe -biz engelsizlerin sosyal dünyasında dengini ancak sevgililik ve akrabalık ilişkilerinde gördüğümüz derecede- vakfediyorlar.


En iyi arkadaş dayanışmalarının sonsuza kadar sürmesi gibi bir kaide bulunmuyor. Bir işitme engelli sırasıyla farklı kişilerle en iyi arkadaş olabiliyor. Ancak yakın temasa, duygusal destek ve güven ilişkisine sıkı sıkıya bağlı bir birliktelik olduğu için, sonlanması da genellikle şiddetli kavgalarla ve duygu patlamalarıyla kendisini gösteriyor. 


Bu ilişkiyi bir geç ergenlik belirtisi olarak okumak da hatalı. Çünkü bu da değil. Başka bir şey bu.  Duygusal destek ihtiyaçlarını karşılamak için işitme engellilerin bulduğu bir çözüm.  Ve aile üyeleri olarak bunu bu şekilde kabullenmediğiniz zaman, kendi dinamikleri içinde son derece sağlıklı ve işlevsel bir kişisel ilişkiyi bir psikolojik bozukluk belirtisi olarak okuma hatasına düşüyorsunuz.  Bozukluk olarak gördüğünüz şeyi düzeltmeye çalışırken de karşısınızdaki insanın psikolojisini daha çok bozuyorsunuz.


Evet sanırım grup dinamikleri aşağı yukarı böyle.


Toparlamak gerekirse:


Bir adım geriden büyük resme bakarsanız, aslında işitme engellilerin bizim hikayemizi, hepimizin hikayesini daha küçük ölçekte yaşadıklarını görürsünüz.  Dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşayan her engelsiz birey de aynı şekilde kendisini, kendi dilini konuşan insanların arasında daha rahat hissediyor, sosyal ve duygusal bağlılıklarını, dostluklarını ve aşk ilişkilerini en rahat o kültürün üyeleri  ile kuruyor. 


İşitme engelliler de bizimle aynı şeyi istiyor.  Mutlu oldukları ve sevildikleri bir hayat yaşamak.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder