

Bülent
Somay’ın Cinsellik Hakkında Vazgeçmemiz Gereken 100 Efsane isimli kitabı çıktı. Henüz okumadıysanız şuradaki ve şuradaki
röportajları bir fikir verebilir. Ama
yine de kitabı okumanızı öneririm. Ben
okudum. Karışık duygular içinde
okudum. Genellikle kendi kendime
homurdandım, saçma sapan şeylere kızdım ve en sonunda bu böyle olmayacak diyip blogumun
başına geçmeye karar verdim!
İşte
burdayım. Peki o halde, bu iş şöyle olacak sanırım: Ben birkaç yazı halinde bu
blogda meramımı dile getirmeye çalışacağım.
Sonra da Bülent (kişisel tanışıklığımız, dahası yoldaşlığımız vardır) beni
dümdüz eden bir cevap yazacak, ağzımın payını verecek ve rütbe
konuşturacak. Ama yapacak bir şey yok,
gerçekten yazmam gerektiğini düşündüğüm için yazıyorum. Bülent tartışmayı seven bir insan. Ben değilim. Ben tartışmalardan gerilen bir
insanım. Ama gerekli olduğunu gördüğüm
bir tartışma bu. Birimiz başlatmalı bir
yerden.
Peki
metodu ne yapacağız? Sanırım şu şekilde:
Bülent’in
yazılarını cinsellik üzerine yazdığı iki kitabı üzerinden inceleyeceğim. 100
Efsane ve Bir Şeyler Eksik: Aşk, Cinsellik ve Hayat Hakkında Bilmek
İstemediğimiz Şeyler. Bu kitaplara cevap
verirken amacım sadece Bülent’le tartışmak değil. Amacım onun yazılarında vücut
bulduğu haliyle daha genel bir entelektüel erkek kuşağının takıntıları ve
yerleşik tavırları hakkında bir tartışma başlatabilmek.
Ayrıca
belirtme gereği duymamam gerekiyor ama yine de söyleyeyim: elbette eleştiri ve
katkılara sonuna kadar açığım. Cinsel
özgürleşmenin anahtarının bende olduğunu söylemiyorum. Ama Bülent ve aynı kalıplaşmış tutumları izleyen
entelektüel erkeklerin sunmaya hazır olduğundan çok daha fazlasına ihtiyacımız
olduğu konusunda ısrarcıyım. Üzerinde
ısrarla dolandıkları konu başlıklarından kafamızı kaldırmaya ve şu ana kadar
çok konuşmadıkları konular üzerine odaklanmaya ihtiyacımız var.
Kalıplaşmış tutumlar dedim, peki nedir bu tutumlar. Benim gözlemleyebildiğim kadarıyla üç aşağı beş yukarı şunlar:
Kalıplaşmış tutumlar dedim, peki nedir bu tutumlar. Benim gözlemleyebildiğim kadarıyla üç aşağı beş yukarı şunlar:
1-
Psikanalize feminist
teorinin etrafından dolanmak amacıyla başvurmak.
2-
Arzunun asla tatmin
edilebilecek bir şey olmadığına dair dinsel çilecilik argümanlarının psikanaliz
altında sunumu. Arzunun döngüselliğine
yapılan aşırı vurgu.
3-
Psikanalizin bastırılmış
olanı açığa çıkarmak için geliştirdiği tekniğin, herhangi bir baskılanma ayrımı gözetmeksizin tüm
insan davranışlarına uygulanabileceğine dair ısrar. Hiçbir şeyin göründüğü gibi
olmadığına, herşeyin altında çoğu zaman eylemin tam tersine hizmet eden bir
amacın yattığına dair sinik analizler.
4-
Psikanalitik pozisyona
ilişkin açıktan ya da dolaylı olarak talep edilen entelektüel dokunulmazlık.
5-
Cinsellikle ilgili
sorunlarımızın toplumsallığını reddetmemekle birlikte, “biraz ondan, biraz
bundan” olarak özetlenebilecek ele avuca gelmez nedensellik açıklamaları.
6-
İnsan dışındaki
canlıların, özellikle primatların, cinsel pratikleri üzerinden bağlam dışı
yapılan karşılaştırmalar. Açıktan ya da
dolaylı yapılan biyolojik determinizm.
7-
İnsan cinselliğini
sonlandırılmış bilgi olarak sunan kendinden fazla emin ton (çoğu zaman karşısındaki
insanın cinselliğini ondan daha iyi bildiğine dair bir imayla birlikte).
8-
Angaje olmaya mesafeli,
alaycı, hafife alan ve de oyuncul olmakta ısrar eden üslup.
9-
Duygusal emek, sevgi, şefkat,
bağlanma, genç erkeklerin duygusal eğitimi konularına karşı gösterilen bariz ilgisizlik. Ya da eril sevgiyi
eleştiren feminist argümanların bu saydığım kavramlardan topyekün kaçınmak amacıyla kötüye kullanımı.
Yani
aşağı yukarı psikanaliz, evrim ve pro-feminizm konuları etrafında tartışacağım.
Herşeyden önce ilk iş yapabildiğim ölçüde Bülent'in sıklıkla başvurduğu şu Lacan denen amcayı ve kendisinin
arzu kuramını kaba taslak size sunmaya çalışacağım. Lacan’ın ismi etrafında halen çok yoğun ve
kanımca hak edilmemiş bir gizem halesi olması bana ilginç geliyor. Ve bu hale bu isim etrafında kaldıkça
anlatısında bir tuhaflık olduğunu sezen ama Lacan’ın “katkılarından dolayı
saygı duyulması gereken” bir düşünür olduğu kendisine söylenen kadın okurlar düşüncelerini
kendilerine saklamaya devam ediyorlar. Kafalarına tam yatmayan bu “fallus” ve “gösterge”
vs konularında itirazlarını Lacan’ın düşüncelerinin derinliğine tam vakıf
olmadıklarını hissettiklerinden dile getirmemeyi tercih ediyorlar. Bunun değişmesi ve daha fazla kadının
rahatlıkla tartışmaya katılabilmesi lazım.
Hiçbirimizin, hele bir kadının veya LGBTi herhangi bir bireyin kendi
cinselliğimiz hakkında konuşabilmemiz için fi tarihinde yaşamış beyaz
hetero erkeklerin külliyatını okumuş olmamız gerekmemeli. Bülent ve benzeri tutumdaki entelektüel
erkekler tam da bunu yapıyor, insanların kendi cinselliklerini keşfedebilmelerinin önüne bir doktora tezi bariyeri çekiyor.
Dramatize
etmek istemiyorum. Gizli bir yeraltı örgütü
falan değil ama bilinçli ya da bilinçsiz yapılan bir erkek dayanışmasına
bakıyoruz günün sonunda. Evet söyledim! Kahvehanelerde olan, tribünlerde görülen, maçoluk
ve tecavüz kültürü üzerinden örgütlenen bir erkek dayanışması değil bu. Üyeleri
kültürlü, doktoralı, bu konulara fazlasıyla kafa yoran, kendilerini feminist
olarak da tanımlayabilen, kadınlarla dost olabilen, kibar, nazik, cinsel
özgürlükçü ama günün sonunda kadınların ürettiği fikirleri kibar bir şekilde
dıştalayan ve bizi de bu dıştalamadaki akademik ve kültürel otoritelerine ikna
etmekte uzmanlaşmış bir erkek dayanışması bu.
Ve her erkek dayanışmasında olduğu gibi sadece kadınların ve LGBTi’lerin
değil heteroseksüel erkeklerin kendi özgürleşmesine de zararlı.
…diye
düşünüyorum.
Neyse,
durum kısaca budur. Bu seriye devam
edeceğim. Yorumlarınızı esirgemeyiniz. Erkeklerin,
natrans hetero erkeklerin cinsiyet politikalarına ve buna ilişkin tartışmalara
nasıl angaje olduklarını yeniden düşünmeye ihtiyacımız var. Çünkü… çok klişe olacak ama yapmasam olmaz:
çünkü sene 2016! J
EDİT: 15.08.16 14:18. Zor okunan kısımlarda anlamı netleştiren birkaç kozmetik düzeltme yaptım.
EDİT: 15.08.16 14:18. Zor okunan kısımlarda anlamı netleştiren birkaç kozmetik düzeltme yaptım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder