Selam. Yine ben.
Fazla kalmayacağım. Bir videoda
kendimi ifade ederim diyordum ama onun yerine bir blog yazısı yazmaya karar
verdim. Yazmak iyidir.
Şimdi
şöyle bir şey gördüm. Ahsen Canyol bir
süredir twitter’da kendi fikirlerini ifade etmeye başlayan genç bir kadın. İfade ettiği fikirlerin bir kısmına gönülden katılıyorum,
bir kısmına katılmıyorum. Eminim o da
benimkilerin bir kısmına katılıp büyük bölümüne katılmıyordur. Ama konu bu değil. Bu ülkede ve sosyal medyada yürütmeye alışık
olduğumuzun aksine, bu görüş ayrılığının kendisi bir tartışma konusu
değil. Tartışma konusu bir türlü olamayan,
ama olması gereken şey şu: Bir insan,
genç bir insan, şu ya da bu konudaki fikirlerini söylüyor, sonra birisi çıkıp kendisini
ölümle tehdit ediyor:
Tehdidi
alan kişi bunu yazdıktan sonra da onlayn brolarımız tehdit capsi altına tavsiye
ve eleştirilerini dizmekten geri durmuyor.
Hepsine girmeyeceğim sadece şunu alıntılıyorum.
Abilerki
rahatlığa bakar mısınız? Tehdit mi gelmiş, seni bulacağım vb mi yazmış biri,
umurlarında değil. Karşılarındaki kadına
önce söylevlerini çekecekler ve gerisiyle ilgilenmeyecekler. "eksiksiniz!"
Twitter
ve internet halen bunun yapılabildiği bir yer.
Bakın
bu normal değil. Bunun size normal
gelmesi de normal değil. İnternet
üzerinden kusulan nefret, şiddet ve tehditlerin ezici çoğunluğu erkeklerden
geliyor. Trollük denen şeyin, trollük adı altında “şaka yapıyor canım, espiri olduğu çok belli”
savunmalarının erkeklerden gelmesini kendinize nasıl açıklıyorsunuz bilmiyorum,
ama kendinize birazcık saygınız varsa bu yakıcı sorunumuzun çözümünde erkekler
olarak elinizi taşın altına koymanız gerektiğini kabul edersiniz.
Ben
o erkeklerden değilim, ben troll değilim savunmalarınız da kimseyi ikna
etmiyor. Olmayabilirsiniz, cinsiyetçi tek laf etmiyor
olabilirsiniz. Bunların hiçbir önemi yok. İnternet ortamında saldırıya, tacize ve tehdite uğrayan
kadınları gördüğünüzde kavgaya giriyor musunuz girmiyor musunuz olay
budur. Gerisi gerçekten boş bir
imaj.
Twitter
erkeklerini ikiye ayırmıştım zamanında, halen de bu kategorinin arkasındayım:
İki tür erkek profili var sosyal medyada: Leş
erkekler ve ortayolcu erkekler. Leşleri zaten biliyorsunuz, tanımlamaya gerek
yok. Ama ortayolcu erkeklerin kim
olduğu konusunda pişkin bir tanımsızlık var ortada. Kendilerine ortayolcu diyorum çünkü
kendilerini radikal olarak tanımladıkları birçok diğer alanın aksine, konu
internetin karanlık tarafıyla yüzleşmeye, hemcinslerinin anonim hesaplar
ardından yürüttüğü kolektif taciz ve şiddet kampanyasıyla yüzleşmeye geldiğinde
hem faile hem de mağdura eşit mesafede, tam orta noktada durmayı seçiyorlar.
“Evet o tür tehdit tivitlerini ben de yanlış
buluyorum, ama sizin yazdıklarınız da biraz şey değil mi?”
“Evet ben de tacize karşıyım, ama siz de güçlü
olun, daha çok okuyun”.
“Ben hayatımda cinsiyetçi küfür kullanmam, konu
beni ilgilendirmiyor. İzninizle onun
yerine Byron’dan bir mısra alıntılayacağım.”
Kısaca
cinsiyetçilik meselesindeki ortayolcu tavırları “Evet bence de… ama sen de biraz…” noktasında. Ve bunun entelektüel olarak süslenmiş çeşitli
varyasyonları.
Birçok
twitter prensinin (!) kendilerini birçok konuda bağışık sanmaları başdöndürücü
gerçekten. Sabah akşam gündeme dair
analizlerini, psikolojik tahlillerini, felsefi alıntılarını, markslarını,
leninlerini, nietzschelerini ve zilyon adet entelektüel alıntılarını dinlemek
zorundayız. Aynı prenslere tacize,
tehdite maruz kalan, her gün onlarca küfre muhatap olmak zorunda kalan insanlara
destek olmak adına ne yaptıklarını sorun? En iyi ihtimalle sessiz kalacaklar,
en kötü ihtimalle “ben o erkeklerden
değilim ki, beni bilirsin, nasıl itham edersin” vb abuk savunmalara
girecekler.
Bu entelektüel prensler sosyal medyanın politik gücünü biliyor, burayı politik gündemleri için bir ilan panosu olarak kullanıyorlar. Ve fakat semerelerinden bolca yararlandıkları bu mecranın yapısal politik sorunlarıyla zerre ilgilenmiyorlar. Sanal şiddet meselesi bu erkekler için “bazı erkeklerin” “bazı kadınlara” yaptığı ve “bazı kadınların” durumu “abarttıkları” bir “üslup sorunu”. “Daha acil”, “daha önemli”, “daha politik” konularla iştigal olmak varken birkaç kadının, üstelik kendilerinden farklı politik fikirlere sahip kadınların, “dırdırını” çekmek istemiyorlar. Ortayolcu erkeklere göre sosyal medyada, kamusal alanda, kamusal tartışmada var olmak istiyorsa, “kadın erkek demeden” herkes “güçlü olacak”, her “eleştiriyi (!) dert etmeyecek.”
Bu entelektüel prensler sosyal medyanın politik gücünü biliyor, burayı politik gündemleri için bir ilan panosu olarak kullanıyorlar. Ve fakat semerelerinden bolca yararlandıkları bu mecranın yapısal politik sorunlarıyla zerre ilgilenmiyorlar. Sanal şiddet meselesi bu erkekler için “bazı erkeklerin” “bazı kadınlara” yaptığı ve “bazı kadınların” durumu “abarttıkları” bir “üslup sorunu”. “Daha acil”, “daha önemli”, “daha politik” konularla iştigal olmak varken birkaç kadının, üstelik kendilerinden farklı politik fikirlere sahip kadınların, “dırdırını” çekmek istemiyorlar. Ortayolcu erkeklere göre sosyal medyada, kamusal alanda, kamusal tartışmada var olmak istiyorsa, “kadın erkek demeden” herkes “güçlü olacak”, her “eleştiriyi (!) dert etmeyecek.”
Siz
istediğiniz kadar ölü taklidi yapın sevgili ortayolcu erkekler, istediğiniz
kadar “daha önemli” gündeminizle tartışmayı boğmaya çalışın, er geç şiddet ve
taciz meselesinin internetteki vehçeleri hakkında da bir tutum almak zorunda
kalacaksınız. Bu haltı hemen
yanıbaşınızdaki hemcinsleriniz yiyor ve onları hizaya çekmek başta sizin
sorumluluğunuz.
Ahsen
Canyol’un ve internette var olmaya çalışan diğer kadınların yanında olun. Tehdit
ve tacize uğradıklarında anında tepki verin, saldırıyı püskürtün. Kamusal alanı olabildiğince fazla sese açık
tutmamıza aktif olarak yardım edin. Entelektüel
prestijinizden bir şey kaybetmezsiniz, söz.